Gİ RİŞ
Finansal krizler sırasında ve sonrasında yaş anan geliş melerin,
finansal ve reel sektöre olumsuz etkileri geçtiğ imiz yüzyıl boyunca
gözlenmiş tir. Yakın dönemlerde yaş anan krizlerde, finans sektörü kadar her
ölçekte reel sektör firmasının finansal baskıya girmesi ve özellikle büyük
ölçekli firmaların iflasları, firma bazında ve sektörler genelinde risklerin
incelenmesi ihtiyacını doğ urmuş tur.
Sözü edilen riskler, çeş itli menfaat gruplarını farklı açılardan
ilgilendirmektedir. Bu menfaat grupları, firmanın hissedarları, alacaklıları,
tedarikçiler, müş teriler, çalış anlar, kredi iliş kisi içinde bulunduğ u bankalar ve
finansal otoritelerdir. Her menfaat grubunun risk algılaması ve getiri
beklentileri birbirinden farklıdır. Getiri beklentilerini ş ekillendiren ölçüt risk
algılaması olduğ undan, bu grupların firmaya yönelik tutum ve davranış larını
riskliliğ in ölçülmesi biçimlendirmektedir.
Bankalar doğ rudan, finansal otoriteler ise bankacılık sistemi
üzerinden dolaylı olarak kredi mekanizmasıyla oluş an risk grupları içinde en
1
büyük riskleri taş ımaktadırlar. Bu bağ lamda, özellikle bankaların kredi
portföylerinin risk profillerini, finansal otoritelerin ise ekonomi politikalarının
firma ve sektör bazında riskliliğ e etkilerini takip etmeleri gerekmektedir.
Bankalar tarafından riskliliğin takibi, küresel ekonomilerdeki
kırılganlığ ın artması, finansal istikrarsızlık ve krizlerle birlikte BIS’in
gündemine alınmış ve banka içsel derecelendirme sistemlerinin gerekliliğ i
BASEL II kriterleri arasına dahil edilmiş tir. BASEL II’de öngörülen risk ölçüm
ve içsel derecelendirme sistemlerinin Avrupa Birliğ i ülkelerinde 2007 yılı
içinde, Türkiye’de ise Ocak 2008 tarihinden itibaren uygulamaya konması
hedeflenmektedir.
1
Bu risklerin boyutu yanında karmaş ıklığ ı da ayrı bir sorun oluş turmaktadır.
1
Firma riskliliğ i ya da firma baş arısızlığ ının tahminine yönelik
çalış maların geçmiş i Büyük Bunalım’a (1929-1939) kadar uzanmaktadır. İ lk
dönem baş arısızlık çalış malarında, analiz yöntemleri ve bilgi iş leme
altyapısındaki kısıtlar nedeniyle, ilgi odağ ı sadece sağ lıklı ve sağ lıksız
firmaların mali oranları arasındaki farklılıkların karş ılaş tırılmasıyla sınırlı
kalmış tır. Aradan geçen 40 yıla yakın bir süre boyunca üzerinde fazla
durulmayan baş arısızlık tahmin çalış maları, 1960’lı y ılların sonlarından
itibaren yeniden finans araş tırmalarının gündemine alınmış ve geliş en
altyapıyla birlikte daha karmaş ık yöntemlerin geliş tirilmesi olanaklı olmuş tur.
İ kinci dönem çalış maları olarak adlandırılabilecek bu çalış malarda, genellikle
matematiksel ve istatistiksel yöntemler kullanılarak finansal oranlar
arasındaki ilişkiler modellenmeye ve firma davranış ları açıklanmaya
çalış ılmış tır. Son yirmi yılda geliş en analiz yöntemleri, bilgi iş leme, yazılım ve
donanım altyapısındaki ilerlemelerle, matematiksel ve istatistiksel
yöntemlerle yapılan uygulamalar daha da karmaş ıklaş mış tır. Bilgi
teknolojilerindeki en önemli geliş melerden sayılan makina öğ renmesi
yöntemleri aracılığ ıyla parametrik olmayan modellerin geliş tirilmesi, ayrıca,
finansal bilgilerin yanında niteliksel bilgilerin de bu modellerde
kullanılabilmesi olanaklı olmuş tur.
Firmaların içsel ve dış sal etmenlere bağ lı olarak geliş en davranış ları
ve bu davranış larının somut bir yansıması olarak faaliyetleri ve finansal
yapılarındaki geliş meler, firmanın durumunu yansıtan finansal tablolar ve
finansal tablo dipnotları olarak gözlemlenmekte, bunun yanında, modern
yönetsel yöntemleri uygulayan firmalarda, niteliksel bilgiler içeren daha
2
ayrıntılı faaliyet raporlarına da rastlanmaktadır.
Firma göstergelerinin incelenmesi ve bu göstergelerin tüm firmalar
arasında genel bir eğ ilim sergileyip sergilemediğ inin sorgulanması yoluyla
finansal yapı ve davranış örüntü ya da ş ablonlarının çıkarılması, finansal
baskının etkilerinin anlaş ılmasını sağ layacaktır. Bununla birlikte, firma
davranış ları, genellikle karmaş ık süreçler sonrasında gözlemlenir ve bu
davranış ların hangi nedenden kaynaklandığ ını ilk bakış ta söylemek kolay
2
Bu tür bilgiler arasında firma yöneticilerinin yaş ları, firmanın piyasa tarafından nasıl algılandığ ı vb. bilgiler yer
almaktadır.
2
değ ildir. Firmayla doğ rudan ya da dolaylı iliş kisi olan tüm menfaat grupları bu
davranış örüntülerini değ iş ik ölçülerde ve olumlu ya da olumsuz etkilerler.
Örneğ in, firmanın sermayedarları ve alacaklıları arasında sürekli bir menfaat
3
çatış ması ve rekabet vardır ve bu rekabetin olumsuz etkileri, finansal baskı
altındaki bir firmada en sert ş ekliyle gözlemlenecektir.
Finansal baskı ve firma baş arısızlığ ının dinamiklerinin anlaş ılması,
sektör ya da firma bazında riskliliğ in açıklanabilmesi açısından önemlidir.
Firma baş arısızlığ ının analizi, firmaların finansal ve operasyonel bilgiler
yanında, niteliksel bilgilerinin de incelenmesini gerektirmektedir. Bunlardan
standart ve göreli olarak nesnel olan finansal bilgiler diğ erlerinden daha fazla
bilgi içermektedir. Operasyonel ve niteliksel bilgilere kolaylıkla
ulaş ılamamakta, ulaş ılan bilgilerse firmalar arasında standart bir yapı
sergilememekte, bu bağ lamda, bu bilgilerin kullanımı zorlaş maktadır.
Çalış mamızda, finansal baskının nasıl gözlemlendiğ i ve firmanın
finansal göstergelerine nasıl yansıdığ ı incelenmektedir. Bu çerçevede, firma
göstergeleri makina öğ renmesi algoritmaları aracılığ ıyla incelenerek, firma
baş arısızlığ ının öngörülmesine yönelik modellerin karş ılaş tırılması ve
kullanılabilecek modeller geliş tirilmesi amaçlanmış tır. Tezin amaçları:
• Finansal baskı ve firma baş arısızlığ ının temel altyapısı incelenerek,
4
genel bir firma baş arısızlık ölçütü geliş tirmek,
• Makina öğrenmesi yöntemlerinin incelenmesiyle, ampirik
analizlerde kullanılmak üzere mantıksal algoritmalar arasından bir yöntemi
belirlemek ve
• Ampirik uygulamalar sonucunda makina öğ renmesi
yöntemlerinden kullanılabilir bir model oluş turma potansiyelinin varlığ ını
belirlemek
olarak özetlenebilir.
Tez yukarıdaki amaçlar doğ rultusunda beş bölümden oluş muş tur.
Birinci Bölümde, finansal baskı kuramı ve firma baş arısızlığ ının ayrıntıları
incelenmiş tir.
3
İ ddia sahipleri arasındaki rekabetin yönetsel verimliliğ i arttırmak gibi olumlu yönlerinin de olduğ u iddia edilmektedir.
4
Dördüncü bölümde, sınıf etiketlerinin belirlenmesi baş lığ ı altında incelenmektedir.
3
İ kinci Bölümde, makina öğ renmesi yöntemleri, örneklerle incelenmiş ,
özellikle maliyete ve faydaya duyarlı sınıflandırma yöntemlerinin ayrıntılarına
değ inilerek açıklamaları yapılmış tır.
Üçüncü Bölümde, makina öğrenmesi çalış malarında sıklıkla
baş vurulan Waikato Bilgi Analiz Platformu (WEKA) öğ renme algoritmaları ile
faydaya duyarlı ö ğ renme için geliş tirilen Fayda Maksimizasyonu Tabanlı
Öznitelik İ zdüş ümü (BCFP) algoritması anlatılmış tır.
Dördüncü Bölümde, Üçüncü Bölümde açıklamaları yapılan WEKA
platformu algoritmaları ve BCFP algoritmasıyla yapılan ampirik uygulamaların
sonuçları sunulmaktadır.
Son bölümde, tez ana hatlarıyla özetlenmiş ve öneriler sunulmuş tur.
4
Bİ Rİ NCİ BÖLÜM
Fİ NANSAL BASKI VE Fİ NANSAL BAŞ ARISIZLIK
1 .1 . Finansal Baskı ve Firma Baş arısızlığ ı
Piyasa ekonomilerinde, firmaların herhangi bir sektöre giriş ya da
çıkış ları, rekabet sürecinin temelini oluş turmaktadır. Rekabet süreci, yeterli
sayıda firmanın sektörde kalmasını ve piyasa talebinin rekabetçi fiyatlarla ve
verimli bir üretim süreciyle karş ılanmasını sağ lar. Diğ er taraftan, firmanın giriş
ya da çıkış ı, her zaman firmanın fiziksel olarak sektöre dahil olması ya da
sektörden ayrılması anlamına gelmeyebilir. Giriş ya da çıkış , faaliyetlerde
artış ya da azalış , üretim sürecine ayrılan kaynakların artması ya da azalması
ve/veya faaliyet kolunun değ iş tirilmesi biçiminde de gözlemlenebilir. Bu
bağlamda rekabet süreci, verimli kaynaklar sektöre dahil olurken
verimsizlerin sektörden dış lanması biçiminde algılanabilir. Örneğ in, bazı
ürünlere talebin azalması, üretime ayırılan kaynakların bir kısmının baş ka
üretim süreçlerine kaydırılmasına ya da üretim tesisinin tamamen
kapatılmasına yol açabilir. Büyük ölçekli firmalarda, çıkış süreci kaynakların
üretim süreçlerindeki yerlerinin yeniden yapılandırılmasıyla tanımlanabilir. Bu
bağ lamda, piyasa ekonomileri ve rekabetçi yapı verimsiz süreçlerden verimli
olanlara doğ ru bir kaynak akış ı ya da hareketiyle nitelendirilebilir. Kuramsal
olarak, tam rekabetçi bir piyasada, çıkış ın gerçekleş tiğ i durumların çok
azında, hatta seyreklikle, finansal baskı, temerrüt ya da acze düş me, iflas ve
firmanın faaliyetini tamamen durdurması beklenir (Hashi, 1997).
Modern firmalar, firma varlıkları üzerinde iddia sahibi farklı grupların
menfaatlerini düzenleyen resmi ve örtülü bir anlaş malar ağ ıyla tanımlanabilir.
Menfaat grupları ya da iddia edenler, hükümet, bankalar, teminatlı ve
teminatsız alacaklılar, çalış anlar, tahvil alacaklıları, müş teriler, tedarikçiler, ve
yöneticiler ve hissedarlardır. Bu anlaşmalar ağ ı, geliş miş piyasa
ekonomilerinde, mülkiyet haklarının bir parçasıdır. Söz konusu anlaş maların
5
iş leyiş i, piyasa ekonomilerinde, finansal sistem ve finansal piyasalar
aracılığ ıyla gerçekleş ir. Finansal kurum ve piyasalar, ekonomik birimlerin
performanslarıyla ilgili bilgileri sunar, piyasa katılımcılarının tepkilerini yansıtır
ve ekonomik birimlerin faaliyetlerinin düzenli bir biçimde yürütülmesini
sağ larlar (Hashi,1997).
Geliş en piyasalarda, finansal baskı kendini düş üş e geçen piyasa
fiyatlarıyla gösterirken, olası mekanizmaların harekete geçmesini de sağ lar.
Diğ er taraftan, birleş me ve devralma faaliyetleri finansal baskı ve düş en
fiyatlara bağ lı olarak yoğ unlaş maktadır. Bu durum özellikle, piyasa
katılımcılarının, firmanın finansal problemlerini, verimsiz üretim ve yönetsel
sistemler ya da artık talep edilmeyen ürünlerin üretilmesi bağ lamında geçici
bir durum olarak algılamasından kaynaklanmaktadır. Devralma mekanizması
aracılığ ıyla, kuramsal olarak, finansal baskı altındaki firmaların, yeni
sahiplerinin kontrolünde, doğ ru ürün yelpazesini daha verimli bir biçimde
üretmesi sağ lanabilecektir. Bu bağ lamda, devralma süreci, atıl ya da verimsiz
kaynakların sistemden etkin olarak çıkarılmasını sağ layacaktır (Whitekar,
1999).
Diğ er taraftan, baskı altındaki firma, alacaklılarıyla, borçlarını yeniden
yapılandırmak ve finansal yapısını düzeltmek amacıyla resmi ya da gayrı
resmi görüşmelere başvurabilir. Yeniden yapılandırma programları,
genellikle, iş ten çıkarma ve zarar eden faaliyetlerin durdurulmasını da
içerecek ş ekilde, firmanın yeniden yapılandırılmasını öngörür. Burada da
kaynakların sektörden çıkması söz konusudur. Son olarak, baş vurulacak
baş ka bir yol kalmadığ ında, finansal baskı altındaki firmanın tasfiyesi, yani
fiziksel varlığ ının ortadan kalkması bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
Geliş miş piyasa ekonomilerinde, geçmiş te finansal baskıya giren
firmalar ve bunlar arasından iflas edenlerin sayısı oldukça az olmuş tur.
Geliş mekte olan ülkelerdeyse, geçmiş dönemlerde, her ölçekten çok sayıda
firma finansal baskı sürecine girmiş tir. Finansal baskıya giren firmaların
tasfiye edilmesi ya da tamamen dış lanması rekabet sürecinin doğ al bir
sonucu olarak görülebilir. Bununla birlikte, böyle firmaların tasfiyesine izin
verilmesi veya zorlanması, potansiyel bir felaketle sonuçlanabilir: Üretim
6
kapasitesinde önemli ölçüde bir azalma olabilir ya da bu kapasite tamamen
ortadan kalkabilir. Ayrıca, iş sizlik sigortası ve sosyal güvenlik ödemeleri
devlet bütçesine ek bir yük getirecek ve makroekonomik politikaları olumsuz
yönde etkileyecektir. Geliş en ekonomilerde, bu süreçlerin herhangi bir ş ekilde
olumsuz sonuçlanması sosyal refah açısından arzu edilmez ve menfaat
gruplarının finansal baskının olumsuz sonuçlarını hoş görmesi ve katlanması
5
beklenemez (Hashi, 1997).
Kriz dönemlerinde, özellikle finansal yapıları bozuk ve problemli
iş letmelerin finansal güçlükler yaş adıkları, hatta iflas ettikleri bilinmektedir.
Bununla birlikte, bir firmanın finansal baskıya girmesi için ekonomik bir krizin
yaş anması gerekmeyebilir. Ekonominin genel gidiş atının iyi olduğ u
dönemlerde bile, firmaların çağ daş bilimsel yöntemlerle yönetilmemesi
finansal problemlerle karş ılaş maları için yeterlidir. Hatta bazen bilimsel
6
yöntemler bile firmanın iflas etmesini önlemeye yetmeyebilir.
1 .2. Finansal Baskı Sürecinin Aş amaları ve Firma Baş arısızlığ ı
Firma baş arısızlığ ı, finansal ve operasyonel baskı alt baş lıkları
altında incelenmektedir. Bu bağ lamda, finansal ve operasyonel baskı
sürecinin kuramsal altyapısının tanımlanması gerekir. Finansal baskı,
finansman kuramında, firma değ erlendirme ve optimal sermaye yapısının
belirlenmesi baş lıkları altında ele alınmaktadır. Bu bağ lamda, nakit akımı
yaratma ve borç ödeme gücü gibi daha çok firmanın borç-sermaye yapısını
7
belirleyen konular üzerinde yoğ unlaş ılmaktadır. Operasyonel baskı
analizinde, finansal göstergelerden çok yönetsel ve çoğ unlukla niteliksel
etmenler ele alınmaktadır.
Finansal baskı süreci dinamik ve çoğ unlukla uzun bir süreçtir ve
firmanın sermaye yapısı, yatırım politikaları ve performansı üzerinde etkilidir
5
Çalış mamızın kapsamı d ış ında olduğ u için finansal baskının ekonomiye olumsuz etkilerine ayrıntılı bir biçimde
değ inilmemiş tir.
6
Örneğ in aktif büyüklüğ ü 125 milyar ABD doları, bilanço dış ı pozisyonuysa 1.25 trilyon ABD dolarına ulaş an Long
Term Capital Management adındaki büyük fon Fisher Black gibi Nobel İktisat Ödülü almış kiş iler tarafından
yönetilmesine rağ men iflasın eş iğ ine gelmiş , FED mali sistemde oluş abilecek bir çöküntüyü önlemek için bu firmaya
büyük miktarda kaynak aktarmak zorunda kalmış tı (Perold, 1999).
7
Finansal baş arısızlığ ı tahmin çalış malarında, genellikle bu dar kapsamdan çıkılarak, firmanın hem niteliksel hem
de niceliksel özellikleri ele alınmaktadır. Çalış mada, çok sayıda standart niteliksel değ iş kenin elde edilmesi olanaklı
olmadığ ından, sadece firma yaş ı, İ MKB kotasyon bilgisi, sektör bilgisi gibi niteliksel değ iş kenler kullanılabilmiş tir.
Doğ rudan kullanılabilecek niteliksel değ işkenler yerine, operasyonel baskının etkilerinin dolaylı olarak
sorgulanabileceğ i finansal değ iş kenlere baş vurulmuş tur.
7
(Kahl, 2002). Bir firma finansal baskıya girmeye baş ladığ ı zaman, tehlikeli bir
bölgeye girmeye baş lamış demektir. Baskının fark edilmesiyle birlikte,
firmanın faaliyetleriyle ilgili önlemlerin alınması gerekir. Baskının erken
aş amada anlaş ılması ve bu önlemlerin daha çabuk alınması, firmanın
tehlikeli bölgeden olabildiğ ince erken çıkarılmasını ve sürecin firmaya daha
az zarar vermesini sağ layacaktır (Whitekar, 1999; Güvenir, 2003). Diğ er
taraftan, baskının geç fark edilmesi hasarın derinleş mesine ve belki de
firmanın kurtarılması zor bir aş amaya gelmesine neden olacaktır.
Finansal baskı süreci ve aş amaları aş ağ ıda açıklanmaktadır.
1 .2.1 . Finansal Baskı
Literatürde, finansal baskının tanımı, geniş bir yelpaze içinde yer
almaktadır. Dinamik ve uzun bir süreç olan finansal baskı süreci, sağ lıklı bir
firmanın finansal yapısının kısa süreli ve aş ırı büyük tek bir olay ya da
birbirini takip eden olaylar zinciri ya da uzun süre boyunca tekrarlanan
olumsuz olaylar sonucunda belirli bir eş ik noktasını geçmesi ile baş lar.
Sürecin baş langıcı olarak kabul edilen nokta veya aralığ ın nerede ve
özelliklerinin neler olduğ u hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bu
aş amada gözlemlenebilen finansal baskı altındaki firmanın finansal sorunlar
yaş amaya baş lamasıdır. Bunun yanında, finansal baskının, hissedilmeye
baş ladığ ı andan itibaren geçici veya sürekli olup olmaması, firmanın
sürekliliğ ini belirleyecektir. Sürecin aş amalarının birbirine geçtiğ i bölgelerde
net ve kesin bir ayırım yapmak olanaklı değ ildir ve sonraki aş amalar,
genellikle önceki aş amaların sonucuyken, önceki aş amalar, aynı zamanda
sonraki aş amaların bir parçasıdır. Dolayısıyla, finansal baskı aş amaları kesin
çizgilerle birbirinden ayrılamamaktadır.
Finansal baskı altındaki firmalar erken ve ileri aş amalarda farklı
özellikler göstermektedirler. İ lk aş amadaki firmalarda, kilit yönetimdeki hızlı
değ iş im, müş teri portföyünden önemli müş terilerin çıkması, faaliyet zararları,
aralıklı nakit açıkları ve ticari alacakların tahsilinde sorunlar
gözlemlenmektedir.
8
Finansal baskının orta aş aması, sürekli faaliyet zararları, borç
ödemelerinde ek vade ya da erteleme talebi, borç sözleş me koş ullarının
ihlali, önemli tedarikçiklere borç ödemelerinde aksama ve tedarikçilerin
vadelerinde kısalma gibi sorunlarla özdeş leş tirilmektedir. Bu aş amada, nakit
yönetimi günlük faaliyetlerden daha önemli hale gelmeye ve öne çıkmaya
baş lar.
Geç aş amadaysa, firmalar sürekli faaliyet zararları yaş arken, nakit
açıkları büyür ve borç sözleş melerinin ihlali kronik bir sorun olmaya baş lar.
Ş üpheli alacakların tahsili neredeyse olanaksızlaş ır ve nitelikli çalış anların
istifalarında artma gözlenmeye baş lar.
Finansal baskı literatürde:
• Firma varlıklarının değ erinin, belirli bir eş ik düzeyinin altına
düş mesi (Purnanandam, 2005)
• Nakit çıkış ları ve kâr paylarının ertelenmesi ya da azaltılması
(Jaggi ve Lee, 2002),
• Acze düş me, yani borç ödemelerinin vadelerinde yapılamaması
(Purnanandam, 2005),
• Firma likit varlıklarının borç ödemelerini karş ılamaması,
• Dönen varlıklar düzeyinin, vadesi gelen krediler, diğ er borç
ödemeleri ve yatırım giderlerini karş ılamaması (Mc Mahon ve Reese, 2003),
• Faaliyet nakit giriş lerinin kısa vadeli borçları karş ılamaması
(Wruck, 1990),
• Verimsizlik kayıplarına yol açan ve sürgit düş ük nakit giriş leri ya da
nakit çıkış larıyla özdeş leş tirilen durum (Mc Mahon ve Reese, 2003) ve
• Firmanın, borç ödeme araçlarından yoksun kalması (Ross ve
Westerfield, 1996)
olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanımlardan, finansal baskının, borç ödeme gücü ve nakit
akımlarıyla özdeş leş tirilebileceğ i ve acze düş me, iflas ve tasfiyenin finansal
baskının aş amaları olduğ u söylenebilir.
9